Ayet 1-7
1Efes’teki kilisenin meleğine yaz: sağ elinde yedi yıldızı tutan, yedi altın kandillik arasında yürüyen, şunları söylüyor:
Ege bölgesinde bulunan yedi kilise topluluğuna yazılan mesajların birincisi Efes’teki kiliseye yazıldı. Bu mesajların hepsi Mesih’i tarif eden sözlerle başlıyor. Bu tarifler ve onları içeren mesajlar birbiriyle bağlantılıdır. Efes’teki kiliseye (kilisenin meleğine: bkz. 1:20 ve notları) yazılan mesajda Mesih, “sağ elinde yedi yıldızı tutan, yedi altın kandillik arasında yürüyen” olarak tarif ediliyor. Sağ elinde bir kilisenin meleğini tutan Kişi’nin bu kilise üzerinde yetkisi var. Yedi altın kandillik arasında yürüyen Kişi, bu kiliselerin aydınlatma gücünü denetler.
2İşlerini, emeğini, sabrını ve kötülere katlanamadığını biliyorum. Ve kendilerinin elçi olduklarını (ki değiller) söyleyenleri sınayıp onları yalancı buldun. 3Dayanma gücün var ve bitkin düşmeden ismim uğruna [zorluklara] katlandın.
Rab İsa Efes’teki kiliseye “İşlerini biliyorum.” diyor. Diğer kiliselere yazılan mesajlarda da bulunan bu söz, bir teşvik veya bir uyarı olabilir. Rab’bin isteğine göre yaşayan bir kiliseye veya bir imanlıya bu söz teşvik verir. Ancak Rab’den uzaklaşmış bir topluluk veya bir imanlı için bu söz ciddi bir uyarı olur. Hiç kimse iyi davranışlarıyla günahlarının bağışlanmasını kazanamaz. Çünkü günahın ücreti ölümdür (Romalılar 6:23). Sadece Mesih’in ölümü günahımızın bedelini ödeyebilir. Fakat bir kişi Mesih’e iman ettikten sonra, bu kişinin davranışları Tanrı’ya yakın yaşayıp yaşamadığını gösterir.
İsa, Efes’teki kilise topluluğuna yazılan mesajda ilk olarak bu kilisenin olumlu niteliklerinden bahsetti. Onların emeğini, sabrını, kötülere karşı duruşunu, sahte elçi olanları reddetmelerini ve Mesih’in ismi uğruna zorluklara katlanmalarını takdir etti.
4Fakat sana karşı olduğum bir şey var ki : ilk baştaki sevgini bıraktın.
Efes’teki imanlıların harcadıkları emek ve katlandıkları zorluklara rağmen Rab İsa yüreklerinde bir problem gördü. Bu kardeşler Mesih’e ilk iman ettikleri zaman, yüreklerinde bir sevgi – hem Mesih’in Kendisine hem de birbirlerine – vardı. Ancak bu imanlılar dinsel çabalarına devam ettikleri halde, yüreklerindeki ilk sevgiyi geride bırakmışlardı. Sevgi kaynaklı olmayan dinsel çabalar Mesih’in gözünde eksiktir.
5Bunun için nereden düşmüş olduğunu anımsa ve tövbe edip ilk yaptığın işleri yap. Eğer tövbe etmezsen, ansızın sana gelirim ve kandilliğini yerinden kaldırırım.
Bir kilise fiziksel bir bina değildir. Bir kilise, İsa Mesih’e iman etmiş olan bir grup insandır. Bir kilisenin tanıklığının etkili kalması için bu insanların hem bireyler olarak hem de bir topluluk olarak Rab İsa’yla olan derin yakınlığı korumaları ve geliştirmeleri lazım. Dinsel faaliyetler Rab’bin Kendisiyle olan sıcak bir ilişkinin yerini dolduramaz. Rab İsa, her kilise topluluğunun dünyada bir ışık kaynağı olmasını istiyor. Her kilise artan bir sevgiyle Tanrı’ya hizmet etmelidir. Aksi takdirde kandillikler arasında yürüyen Mesih, bu imanlıların çabalarına rağmen onları bir ışık kaynağı olarak kullanmaz.
6Ancak sende iyi bulduğum şu var ki: Nikolailerin işlerinden nefret ediyorsun. Bu işlerden ben de nefret ediyorum.
Nikolailerin kimliği bilinmiyor. Onların işlerinin kötü olduğunu bu ayetten anlıyoruz. Sadece bu konuda Efes’teki imanlıların yürek tutumunun Mesih’in tutumu gibi olduğunu görüyoruz. Mesih’in nefret ettiği işlerden bizim de nefret etmemiz doğrudur.
7Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene Tanrım’ın cennetinde olan Yaşam Ağacı’ndan yeme [hakkını] vereceğim.
Yedi kiliseye yazılan mesajlar sonunda “Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin.” sözleri bulunuyor. Bu yedi kiliseden birine yazılan her mesaj, Tanrı’nın Ruhu’nun diğer kiliselere de verdiği bir mesajdır. Ayrıca her mesaj sonunda “galip gelene” hitap eden bir vaat veriliyor. Bu vaatlerin hepsi de dünyanın her yerinde bulunan her gerçek imanlıya hitap eden vaatlerdir. Efes’teki imanlılara verilen vaatte Rab İsa, “Galip gelene Tanrım’ın cennetinde olan Yaşam Ağacı’ndan yeme [hakkını] vereceğim.” dedi. Yaşam Ağacı, Kutsal Kitap’ta ilk kez Aden bahçesinde görüldü. Adem ve Havva günah işledikten sonra, Yaşam Ağacı’ndan yiyip sonsuzca yaşamasınlar diye Tanrı onları bahçeden kovdu (bkz. Yaratılış 3:22-24). Yaşam Ağacı Vahiy kitabının son bölümünde tekrar görülecek. Tanrı’nın göksel kentine giren herkes Yaşam Ağacı’ndan yiyebilecek (Vahiy 22:14). Ancak bu ağaç esas Yaşam Ağacı olan İsa’nın çarmıhını resmediyor: Günahlara karşı ölmüş olup, doğruluğa yönelik yaşayalım diye Kendisi günahlarımızı çarmıhta bedeninde yüklendi. O’nun yaraları ile iyileştirildiniz. (1. Petrus 2:24). Bu ayette “çarmıh” olarak çevrilen Grekçe kelime, Vahiy 2:7; 22:2,14 ayetlerinde “Ağaç” olarak çevrilen Grekçe kelimenin aynısıdır. Mesih’in çarmıhtaki ölümü aracılığıyla Tanrı bize sonsuz yaşama giden bir yol açtı.
“Galip gelmek” ne demektir? Bu vahyi alan Yuhanna şöyle dedi: Çünkü Tanrı’dan doğmuş olan herkes dünyayı yener. Bize dünyaya karşı zafer kazandıran imanımızdır. İsa’nın Tanrı Oğlu olduğuna iman edenden başka dünyayı yenen kim? (1. Yuhanna 5:4-5, Kutsal Kitap). Ebedî Tanrı Oğlu olan İsa Mesih’e iman eden her insan, Tanrı’dan doğmuş olan yeni bir hayata sahiptir ve “galip gelen” bir kişidir.
Ayet 1’e göre bu mesaj İsa’nın sözleridir: “Efes’teki kilisenin meleğine yaz: sağ elinde yedi yıldızı tutan, yedi altın kandillik arasında yürüyen, şunları söylüyor...” Ayet 7’ye göre, bu mesaj Kutsal Ruh’un sözleridir: “Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin.” Tanrı Oğlu olan İsa Mesih, Tanrı’nın Kutsal Ruhu’yla birdir.
Ayet 8-11
8Ve İzmir’deki kilisenin meleğine yaz: İlk ve Son Olan – ölmüş ve dirilmiş Olan – şunları söylüyor: 9İşlerini, sıkıntını, fakirliğini (halbuki sen zenginsin!) ve kendilerinin Yahudi olduklarını söylerken Yahudi değil, aksine Şeytan’ın havrası olanların kötü sözlerini biliyorum.
Eski İzmir kentindeki kilise çok sıkıntı çekti. Muhtemelen bu kiliseye ait imanlıların uğradıkları haksızlıklar ve toplumsal baskı yüzünden maddî olarak yoksun kaldılar. Ancak Tanrı’nın gözünde zengindiler. Çünkü göklerde onların ödülü büyüktü. Rab İsa’nın onlara yönelik hiçbir eleştiri sözü yoktu.
Birinci yüzyılda birçok Yahudi İsa’ya iman etti. Fakat iman etmemiş olan diğer Yahudiler iman eden bu kişilere çok baskı yaptı. Ayet 9’da İsa, iman etmeyen Yahudileri “Şeytan’ın havrası” olarak tarif etti. Mesih’i reddeden bir Yahudi, Tanrı’nın gözünde gerçek bir Yahudi değildir:
Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi’dir, ne de görünüşte, bedensel olan sünnet gerçek sünnettir. Ancak içten Yahudi olan Yahudi’dir. Sünnet de yürekle ilgilidir; yazılı yasanın değil, Ruh’un işidir. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil, Tanrı’nın övgüsünü kazanır. (Romalılar 2:28-29, Kutsal Kitap).
“İlk ve Son Olan – ölmüş ve dirilmiş Olan” İsa Mesih, İzmir’deki kiliseye teşvik veriyor. Bu kardeşlerin yaşadıkları problemlerin öncesinde ve sonrasında Kendisi hep vardır. Ölümden dirilmiş olan Mesih, İzmir’de şehit olacak olanları ölümden kurtaracak güçtedir. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları O’ndadır (1:18).
10Çekmek üzere olduğun acılardan hiç korkma! İyi bak; denenmeniz için İblis sizden bazılarını hapse atmak üzeredir. On gün sıkıntınız olacak. Ölüm pahasına sadık kal ve yaşam tacını sana vereceğim.
İzmir’deki imanlıların kimileri hapse atılacaktı. Bazıları şehit olacaktı. Örneğin İzmir’de Polikarp adlı bir kilise önderi yakılarak öldürüldü. Bu ayetin bahsettiği “on gün” hakkında net bir bilgimiz yok. Belki Roma’nın bu imanlılara karşı baskı yapacağı on gündür. Bu baskıların arkasında İblis vardı. Tanrı sınırlı bir süre için bu imanlıların böyle denenmelerine izin vermişti. Denemelerde sadık kalan her kardeşe Rab İsa bir ödül – “yaşam tacını” – verecek (ayrıca bkz. Yakup 1:12). Her tacın olduğu üzere yaşam tacı da dışsal bir ziynettir. Yaşam tacı ebedî yaşamın kendisi değildir. Örneğin Vahiy 4’te bahsedilen iman ataları taçlarını çıkarıp Tanrı’nın tahtının önüne koyuyorlar (4:10). Bir imanlı denemelerde sadık kalırsa – Mesih’in adına şehit de olsa – bu fedakârlık bu kişiye cenneti kazandırmıyor. İsa’ya iman eden kişi yalnız Mesih’in kanının sağladığı kefaret sayesinde cennete gidecek. Denemelerde sadık kalan her imanlı Mesih’ten ayrıca bir ödül alır.Yaşam tacı bu ödüllerden biridir.
11Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelen, ikinci ölümden zarar görmeyecektir.
Ayet 7 hakkındaki notlarda bahsedildiği gibi, İsa Mesih’e iman etmiş olan her insan “galip gelen” bir kişidir. Bu kişi “ikinci ölümden zarar görmeyecektir.” İkinci ölüm olan ateş gölü, Vahiy 20:14 ve 21:8 ayetlerinde anlatılıyor.
Ayet 12-17
12Ve Bergama’daki kilisenin meleğine yaz: iki ağızlı keskin kılıca sahip Olan, şunları söylüyor:
Bergama’daki kiliseye yazılan mesajın başında Rab İsa’nın kendisini “iki ağızlı keskin kılıca sahip Olan” olarak tarif etmesi, O’nun bu kiliseye karşı hüküm vermeye hazır olduğunu ifade ediyor.
13İşlerini ve nerede oturduğunu – Şeytan’ın tahtının olduğu yerde – biliyorum. Adımı sıkı tutuyorsun ve yanınızda – Şeytan’ın olduğu yerde – öldürülen sadık tanığım Antipas’ın günlerinde dahi benim adıma olan imanı inkar etmedin.
Rab İsa, Efes’teki kiliseye yazılan mesajda yaptığı gibi önce bu imanlıların olumlu nitelikleri hakkında konuştu. İlk yüzyılda Bergama kentindekiler putlara bağlı olarak yaşıyordu. Öyle kötü bir yerdi ki İsa bu kenti “Şeytan’ın tahtının olduğu yer” ve “Şeytan’ın olduğu yer” olarak tarif etti. Rab İsa, Bergama’da oturan kardeşlerin ruhsal hayatlarını değerlendirirken ne kadar zor şartlarda yaşadıklarını hesaba kattı. Bu kardeşlerden biri, “Antipas” adlı bir imanlı, Rab İsa hakkında sadık bir şekilde tanıklık ettiği için Bergama’da öldürüldü. Bu kötü olaya rağmen Bergama’da oturan diğer imanlılar da Rab İsa’nın ismini sıkıca tuttular ve O’nun adına olan imanlarını inkâr etmediler.
14Fakat benim sana karşı olduğum birkaç şey var ki; orada aranızda Balam’ın öğretisini tutanlar var. Balam Balak’a, İsrail oğullarının önüne tuzak kurmayı – hem putlara sunulmuş olan etleri yemeyi hem de cinsel ahlaksızlık yapmayı – öğretti. 15Aynı surette, aranızda Nikolailerin öğretisini benzer şekilde tutanlar da var.
Bergama’daki kilisenin olumlu nitelikleri yanında eksiklikleri de vardı. Rab İsa’nın bahsettiği her iki problem de direkt kilisedeki imanlıların işledikleri günahlarla ilgili değildi. Fakat kilisede kardeşleri günaha sürükleyebilecek nitelikte yanlış öğretileri tutan insanlar vardı. Kilise bu zararlı öğretileri tutanları aralarından kovması gerekirken onları topluluktan çıkarmıyordu. Rab İsa bu yüzden kiliseyi azarladı.
Çölde Sayım 22-24 bölümlerinde “Balam” adlı bir peygamber hakkında bir anlatım vardır. Balam, Rab’be tüm yüreğiyle hizmet eden bir kişi değildi. Moav Kralı Balak, Balam’ın para karşılığında İsrail’e lanet etmesini istedi. Tanrı’nın uyarılarına rağmen Balam bu parayı almak istiyordu. Fakat Balam ağzını açtığı zaman kendi niyeti olmadan İsrail halkını lanetleyeceğine onları bereketledi. Sonra Balam ve Balak birbirinden ayrıldılar. Ancak Çölde Sayım 25’te, İsraillilerin Moavlı kadınlarla ilişkiye girdiklerini, sonuç olarak Moav’ın tanrılarına sunulan kurban etlerini yediklerini ve Moav’ın bu putlarına tapındıklarını okuyoruz. Balam Moav Kralı Balak’tan para almak için perde arkasında Balak’a İsrail’i nasıl saptırabileceğini söylemişti.
Benzer bir şekilde Bergama’da kardeşleri yanlış öğretilerle saptırmak niyetinde olan insanlar kiliseye sızmıştı. Şeytan’ın bir taktiği de budur. Kilisedeki imanlılar bu kötü öğretileri tutanları kiliseden çıkarmalıydılar.
16Bu yüzden tövbe et! Yoksa ansızın sana gelirim ve ağzımın kılıcıyla onlarla savaşırım.
Rab İsa Bergama’daki kiliseyi tövbe etmeye çağırdı. Sözü içerisinde kullanılan zamirler önemlidir: “sana” gelirim ve “onlarla” savaşırım. İsa kiliseye gelir ve saptırıcı öğretileri tutanlarla savaşır. Kilisenin hatası bu insanları aralarından çıkarmamaktı.
17Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene, gizlenmiş mandan vereceğim. Ve ona beyaz bir taş vereceğim. Bu taş üzerinde, taşı alan kişiden başka hiç kimsenin bilmediği yeni bir ad yazılmıştır.
Bu ayette iki harika vaat bulunuyor. İlk vaatte İsa, kilise topluluğunda olan gerçek imanlılara “gizlenmiş mandan vereceğim.” dedi. İsa’nın bahsettiği “man” nedir? İsrailliler Musa’nın önderliğinde Mısır’dan çıktıktan sonra çöle girdiler. İsrail halkı çöldeyken Tanrı onları “man” adlı bir ekmekle besledi (bkz. Mısır’dan Çıkış 16). İsa’nın bahsettiği “man,” ruhsal ekmektir. Rab İsa Kendisine iman edenlere Tanrı’nın sözünden ruhsal besin verir. Ancak bu ruhsal ekmek Mesih’i reddedenlerden gizlenmiştir.
İlk gelişinde İsa Mesih, Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim. dedi (Matta 11:25, Kutsal Kitap). Tanrı ruhsal gerçekleri kendilerini bilge ve bilgili düşünen insanlardan gizler. Tanrı, çocuklar gibi alçakgönüllülükle yaklaşan insanlara ruhsal gerçekler gösterir.
Vahiy 2:17’de bulunan ikinci vaatte İsa, “ona beyaz bir taş vereceğim.” dedi. Bu beyaz taş nedir? Elçi Pavlus İsa’ya iman etmeden önce iman etmiş olan Yahudilerin ölmelerini istiyordu. Pavlus, Elçilerin İşleri 26:10 ayetinde bu imanlılara karşı yaptığı zulümleri anlattı. Kendisi yetki alıp onları hapsetti. Sonra onların idam edilmeleri için duruşmalarında onların aleyhine oy kullandı. Bu ayette “oy” için kullanılan Grekçe kelime, “taş” sözcüğüdür. Muhtemelen itham edilen bir kişinin aleyhine siyah bir taş, lehine ise beyaz bir taş kullanıldı. Rab İsa, Kendisine iman eden her insanın lehine şefaatçilik eder. Mesih’e iman eden her insan O’nun kanı sayesinde aklanır. Her imanlı, Rab İsa’nın onun lehine kullandığı beyaz taşa ebediyen sahip olacak. Bu taş üzerinde yazılı, bu kişiye özel olan bir ad olacak. Tanrı her çocuğuna “başka hiç kimsenin bilmediği yeni bir ad” verecek.
Ayet 18-29
18Ve Tiyatira’daki kilisenin meleğine yaz: Tanrı’nın Oğlu, gözleri ateşin alevi gibi ve ayakları parlak tunca benzer Olan, şunları söylüyor:
Eski Tiyatira kenti bugünkü Manisa’nın Akhisar ilçesindeydi. Tiyatira’daki kiliseye yazılan mesajın başında İsa, Tanrı’nın Oğlu unvanını kullanarak bu topluluğa hitap etti. Vahiy 1’de Yuhanna İsa’yı gördüğü zaman O’nu “İnsanoğlu’na benzer biri” (1:12) olarak tarif etti. Daniel peygamber de gelecek olan Mesih’i bu sözle tarif etti (Daniel 7:12). İsa hem İnsanoğlu’dur hem de Tanrı’nın Oğlu’dur. İsa Mesih, Eski Antlaşma döneminde beklenen Peygamber, Kâhin ve Kral’dır. Çünkü peygamberlerin öngördüğü İnsanoğlu’dur. İsa Mesih, insanlar ve Tanrı arasındaki Aracıdır. Çünkü Kendisi hem İnsanoğlu hem de Tanrı’nın Oğlu’dur. Tanrı, günahlarımız için kefaret sağlamak için Kendi ebedî Oğlu’na bir beden hazırladı (İbraniler 10:5). Sonsuz bir değere sahip olan kusursuz Mesih’in kanı bütün insanların günahlarının bağışlanması için gerekli ve yeterli olan bedeli sağladı. Yukarıdaki ayette İsa’nın kullandığı Tanrı’nın Oğlu unvanı ve “gözleri ateşin alevi gibi ve ayakları parlak tunca benzer Olan” benzetmeleri Tiyatira’daki kiliseye yazılan mesajda verilecek olan ciddi bir uyarının önsözüdür.
19İşlerini, sevgini, imanını, hizmetini, sabrını ve son işlerinin ilk işlerinden daha fazla olduğunu biliyorum.
Tiyatira’daki kilisenin hatalarından bahsetmeden önce Rab İsa bu imanlıların olumlu niteliklerini sıralayarak onlara teşvik verdi. İsa bu toplulukta sevgi, iman, hizmet ve sabır gördü. Ayrıca bu imanlıların yaptıkları iyilikler gittikçe fazlalaşmıştı.
20Fakat, benim sana karşı olduğum bir şey var ki; karına, İzebel’e müsaade ediyorsun. Kendisini peygamber olarak tanıtıyor. Ve benim kullarımı, cinsel ahlaksızlık işlemeyi ve putlara sunulmuş etleri yemeyi öğreterek saptırıyor.
Tiyatira’daki kilisede, kendisini peygamber olarak tanıtan bir kadın vardı. Bu kadın kilisedeki imanlılara cinsel ahlaksızlıkta bulunmayı ve putlara sunulmuş etleri yemeyi öğretiyordu. Kilisenin suçu, bu kadına müsaade etmesiydi. Rab İsa bu kadını “İzebel” olarak adlandırdı. İsrail’in tarihinde bölünmüş olan krallığın kuzey bölgesinin “Ahav” adlı bir kralı, o zamanki Sayda kralının kızı İzebel ile evlendi. Ahav, İzebel’in tapındığı Baal putu için İsrail’de sunak yaptırdı. Baal’ın sahte peygamberleri İzebel’in sofrasında beslendiler (bkz. 1. Krallar 16:31-32; 18:19). Bu kadın İsrail’i RAB’den uzaklaştırıyordu. Yukarıdaki ayette İsa, Tiyatira’daki kiliseyi yanlış öğretilerle kötü etkileyen kadını Kral Ahav’ın eşi İzebel’e benzetti. Kilisenin kendisini peygamber olarak tanıtan bu kadının imanlıların aralarında kalıp zararlı öğretilerle kardeşleri saptırmasına müsaade etmesi, Kral Ahav’ın yaptığı gibi bu kadınla kötü bir evlilik sürdürmesine benziyordu. İsa bunu kınadı.
İlk yüzyılda putlara sunulan etleri yiyip yememek kiliselerde önemli bir konuydu. Çünkü Roma İmparatorluğunda kurbanlar putlara sunuluyordu. Elçi Pavlus bu konu hakkında hitap ederken, bir putun esas bir varlığı olmadığı için bu puta sunulan etin sadece normal bir et gibi olduğunu söyledi. Fakat bu eti yiyen bir imanlının aklı puta odaklanabilir. Pavlus, bir putun esas bir varlığı olmamasına rağmen İblis’e ait olan ruhsal güçlerin her putun arkasında olduğunu söyledi (bkz. 1. Korintliler 8:7; 10:20).
21Tövbe etmesi için ona zaman verdim ancak o ahlaksızlığından tövbe etmek istemiyor.
Ayet 18’de okuduğumuz gibi İsa, gözleri ateşin alevi gibi ve ayakları parlak tunca benzeyen Tanrı’nın Oğlu’dur. Hüküm vermeye yetkilidir. Fakat Rab İsa bu kadına bile zaman verdi ki; kadın tövbe etsin. Ancak kadın tövbe etmek istemedi.
Bir kilise böyle bir durumda ne yapmalıdır? Kilisenin önderlerinin, kardeşleri zararlı öğretilerle günaha sürükleyecek bir kişinin toplulukta kalmasına müsaade etmemeleri lazım. Önderler bu kişiyi uzaklaştırarak ona uyarı verir ve tövbe etmesi için dua eder.
22Öyle ki, onu bir yatağa koyacağım ve onunla zina edenleri – eğer onunla alakalı yaptıklarından tövbe etmezlerse – büyük sıkıntıya düşüreceğim. 23Ve onun çocuklarını ölümle helak edeceğim. Gönülleri ve yürekleri inceleyenin Ben olduğumu tüm kiliseler bilecekler. Size, her birinize, işlerinize göre [karşılık] vereceğim.
Tiyatira’daki kilisede kardeşleri günaha saptıran kadının yanlış öğretilerine kulak verenler, mecazî olarak bu kadınla zina ediyorlardı. Çünkü Tanrı’nın sözüne karşı sadakatsizlik yapıyorlardı. Rab İsa onları büyük bir sıkıntıya düşürmekle yargılayacak. (Burada bahsedilen sıkıntı, Vahiy kitabının daha sonraki bölümlerinde bahsedilecek olan yedi yıllık sıkıntı dönemi değildir; Grekçe metinde belirli bir belirtme edatı kullanılmadı.) Bu ruhsal zina ilişkisinden doğan çocukları Rab İsa helak edecek. Bu çocuklar kimlerdir? Maalesef bir imanlı Rab’bin sözüne karşı sadakatsizlik yaptığı zaman, henüz iman etmemiş olan insanlar bu kişinin davranışlarının etkisinde kalabilir. Muhtemelen bu etkide kalıp kadının yanlış öğretisine sapanlar, mecazda bahsedilen İzebel’in çocuklarıdır. Peki, Tiyatira’daki kilisede kardeşleri saptırmaya çalışan bu kadına ne olacak? Tarihteki İzebel Tanrı tarafından korkunç bir ölümle yargılandı (bkz. 2. Krallar 9:30-37). Tiyatira’daki kilisede bulunan “İzebel’in” de ciddi şekilde yargılanacağı buradan anlaşılır.
Rab İsa, “Gönülleri ve yürekleri inceleyenin Ben olduğumu tüm kiliseler bilecekler. Size, her birinize, işlerinize göre [karşılık] vereceğim.” dedi. Bu sözler, Tanrı’nın Yeremya peygamber aracılığıyla söylediği sözlere çok benziyor: Ben, RAB, herkese yollarına göre, işlerinin semeresine göre vermek için yüreği eşelerim, gönlü denerim. (Yeremya 17:10, eski çeviri). Bu sözleri kullanmakla İsa, Kendisinin RAB olduğunu da söyledi.
24Ancak Tiyatira’daki diğerlerine, bu öğretiye sahip olmayan, Şeytan’ın sözde derin şeylerini bilmemiş olan kimler varsa, sizlere söylüyorum, “Sizin üzerinize başka yük koymuyorum.
Tiyatira’daki kiliseye ait olan diğer imanlılar bu kadının yanlış öğretilerine kulak vermediler. Rab İsa onlara, “Sizin üzerinize başka yük koymuyorum.” dedi. “İzebel” ve onun izleyicilerine göre, bu kadının öğretisini bilen kişi “Şeytan’ın derin şeylerini” öğrenmiş olur. Böyle bir iddiaya ve böyle bir öğretiye bir kilisede tahammül edilmesinin yanlış olduğu bellidir.
25Yine de Ben gelinceye dek sahip olduğunuzu sıkı tutun. 26-28Aynı şekilde Ben de Babam’dan aldığım gibi, galip gelene ve sona kadar işlerimi yerine getirene uluslar üzerinde yetki vereceğim. ‘Demir çomakla onları güdecek; çömlek kırar gibi onları kıracak.’
Bu ayetlerde Mezmur 2’de ilan edilmiş olan bir vaat bulunuyor: İste benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalıyacaksın (Mezmur 2:8-9, eski çeviri). Tanrı bu vaadi Mesih’e verdi. Bunun için İsa, “Ben de Babam’dan aldığım gibi” dedi. İsa Mesih bu dünyaya dönecek. Döndüğü zaman dünya üzerinde mutlak yetki Sahibi olacak. Ebedî Tanrı Oğlu olan İsa Mesih’e iman eden her insan, O’nun ikinci gelişinde O’nunla beraber krallık sürecek.
Ve Sabah Yıldızı’nı ona vereceğim.” 29Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin.
Tiyatira’daki kiliseye yazılan mesajın sonunda İsa’dan Kendisine iman eden her insana başka bir vaat da var: “Ve Sabah Yıldızı’nı ona vereceğim.” Bu vaadin anlamı nedir? Fiziksel dünyada gündoğumundan önce, sabit bir şekilde parlayan bir gezegen bazen görülür. Bu gezegen “sabah yıldızı”dır. Vahiy kitabının son bölümünde İsa, “Davut’un Kökü ve Soyu, parlak Sabah Yıldızı Ben’im.” dedi (Vahiy 22:16). Yani İsa, Kendisini fiziksel dünyada görülen sabah yıldızına benzetti. Peki neden bunu yaptı?
Tanrı Malaki peygamber aracılığıyla, Mesih’in gelişini güneşin doğuşuna benzetti (Malaki 4:2). Çünkü Mesih Kral olarak dünyaya gelince ruhsal karanlığa izin verilmeyecek. Fakat Mesih’in Kral olarak gelişinden önce dünyada çok sıkıntılı yıllar olacak. (Vahiy kitabının sonraki bölümlerinde bu yıllar hakkında okuyacağız.) İsa Mesih hem doğacak olan güneştir hem de gündoğumundan önce görülecek olan sabah yıldızıdır. Çünkü İsa gelecekteki sıkıntı yıllarından önce gelip Kendisine iman etmiş olanları dünyadan alacak. Elçi Pavlus bunu şöyle anlattı:
Rab’bin sözüne dayanarak size diyoruz ki, biz yaşamakta olanlar, Rab’bin gelişinde hayatta olanlar, gözlerini yaşama kapayanların önüne asla geçmeyeceğiz. Rab’bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı’nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih’e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab’bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab’le birlikte olacağız. (1. Selanikliler 4:15-17, Kutsal Kitap)