Vahiy Bölüm 17
'Gördüğün kadın, yeryüzündeki kralların üzerine krallık süren büyük kenttir.'

1Yedi tası taşıyan yedi melekten biri gelip benimle şöyle konuştu: “Gel, birçok yerin suları üzerinde oturan büyük fahişenin yargısını sana göstereceğim. 2Dünyanın kralları onunla ahlaksızlık ettiler ve yeryüzünde yaşayanlar onun fuhuş şarabından sarhoş oldular.”

Yuhanna’yla konuşan melek, önceki bölümde dökülen yedi tası taşıyan meleklerden biriydi. Bu ayrıntı önemlidir. Çünkü Vahiy 17’nin konusunun son yedi belayla bağlantılı olacağını buradan anlıyoruz. Meleğin ilk cümlede söylediği sözler hemen dikkatimizi çekiyor: “Gel, birçok yerin suları üzerinde oturan büyük fahişenin yargısını sana göstereceğim.” Yargılanacak olan bu “büyük fahişe” kimdir veya neyi simgelemektedir?

Fuhuş, fiziksel veya ruhsal olabilir. İnsanlar Tanrı’ya vermeleri gereken sevgiyi O’nun sözüne aykırı olan bir inanış, bir istek veya bir davranışa verdikleri zaman ruhsal fuhuş işlemiş oluyorlar. Çünkü bu, Tanrı’ya sadakatsizliktir. Eski Antlaşma’da yazan peygamberler bu mecazı kullandılar. Bu peygamberler, Tanrı’nın Kendi halkının kocası olduğunu söylediler (örneğin bkz. Yeşaya 54:5; Yeremya 3:14; 31:32). Bunun için, O’nun halkı putlara taptıkları zaman Tanrı’ya karşı zina işliyordu (Hezekiel 23:37, eski çeviri). Tanrı, İsrail halkının fahişelik ettiğini söyledi (Hezekiel 16:15-17). Yakup, yüreklerinin sevdasını dünyasal servete veren imanlılara “fuhuş işleyenler” olarak hitap etti (Yakup 4:4, eski çeviri).

Yuhanna’nın bu bölümde göreceği fahişe, muhtemelen Tanrı’nın sözüne aykırı olan dinsel sistemlerin simgesidir. Bu sistemler Tanrı tarafından yargılanacaktır. Melek Yuhanna’ya, “Dünyanın kralları onunla ahlaksızlık ettiler ve yeryüzünde yaşayanlar onun fuhuş şarabından sarhoş oldular.” dedi. Dünyanın önderleri bazen dinsel sistemleri siyasi bir araç olarak kullanıyorlar. Yeryüzünde yaşayan halklar, Tanrı’nın sözüne aykırı olan dinsel sistemlerin öğretileriyle ve ritüelleriyle ruhsal olarak sarhoş oluyorlar. Bu insanların vicdanları geçici bir rahatlık buluyor; fakat yüreklerinin gerçek ihtiyacı karşılanmıyor. Sadece İsa Mesih’in kurban olarak akıttığı kan insanların günahlarının bağışlanmasını sağlayabilir.

3Melek beni Ruh’ta çöle götürdü. Yedi başı ve on boynuzu olan, üzeri Tanrı’ya karşı küfürler içeren adlarla kaplanmış, kızıl renkli bir canavarın üzerinde oturan bir kadın gördüm.

Yuhanna, “Melek beni Ruh’ta çöle götürdü.” dedi. Bu söz, Hezekiel peygamberin söylediği bir söze benziyor: “RABBİN eli üzerimde idi, ve RABBİN Ruhunda beni dışarı çıkardı; ve beni vadinin ortasına koydu…” (Hezekiel 37:1, eski çeviri). Melek Yuhanna’yı, Kutsal Ruh’un yönetiminde çöle götürdü. Yuhanna çölde kızıl renkli bir canavar ve canavarın üzerinde oturan bir kadın gördü. Kızıl renk muhtemelen canavarın günahlılığının bir tabiridir (bkz. Yeşaya 1:18). Yuhanna’nın gördüğü kızıl renkli canavarın üzeri Tanrı’ya karşı küfürler içeren adlarla kaplıydı.

Canavarın yedi başı ve on boynuzu vardı. Bu canavarı Vahiy 13 bölümünde de gördük; denizden yükselmişti. Canavarın yedi başı, İsrail’e zulmeden yedi imparatorluktur: Mısır, Asur, Babil, Med-Pers, Yunan, Roma I ve Roma II. Bu canavar bölüm 12’de gördüğümüz Şeytan’ı simgeleyen ejderhaya benziyor (bkz. 12:3; 13:1-2 ve ilişik notlar). Çünkü canavarın başları, İblis’in tarihte kullandığı veya gelecekte de kullanacağı güçlerdir. Canavarın on boynuzu, on kraldır. Melek bunu bu bölümde Yuhanna’ya anlatacak.

Canavarın üzerinde oturan kadın, Tanrı’nın sözüne aykırı olan dinsel sistemleri simgeleyen bir fahişedir. Bu inanç sistemlerinin farklı imparatorluklarda farklı şekilleri vardı. Yuhanna’nın gördüğü kadın bunların hepsini simgeliyor. Çünkü aynı kadın her dönemde canavarın üzerinde oturuyordu. Fakat Yuhanna’ya verilen vahiy, özellikle canavarın ve fahişenin gelecekteki şekilleriyle ilgilidir.

4Kadın mor ve kızıl renkli giysilerle giyinmiş, altın, kıymetli taşlar ve incilerle süslenmişti. Kadının elinde iğrençliklerle ve dünyanın ahlaksızlığının pislikleriyle dolu altın bir kadeh vardı. 5Alnının üzerinde yazılı bir isim vardı: “SIR: BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA’NIN İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.”

Yuhanna’nın gördüğü fahişe “mor ve kızıl renkli giysilerle giyinmiş, altın, kıymetli taşlar ve incilerle süslenmişti.” Fahişe çok zengindi. İnanç sistemleri kişisel menfaat için kullanılabilir. Tanrı’nın sözüne aykırı olan bazı dinsel sistemler geçmişte çok zengin oldular ve bugün de oluyorlar. Çünkü bu sistemler para ve dünyasal çıkar karşılığında Tanrı’nın sözüne aykırı olan öğretiler satarlar. Canavarın üzerinde oturan kadının elinde “iğrençliklerle ve dünyanın ahlaksızlığının pislikleriyle dolu altın bir kadeh vardı.” Gelecekteki yedi yıllık sıkıntı süresinde yaygın olacak olan sahte dinsel sistem her çeşit ahlaksızlığa onay verecek.

Yuhanna’nın gördüğü kadının alnının üzerinde yazılı bir isim vardı: “ ‘SIR: BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA’NIN İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.’ ” Sahte inanç sistemlerini simgeleyen bu fahişenin ismi “Babil.” Bu kadının ismi hangi anlamda bir sırdır? Kutsal Kitap’ta bir “sır” yalnızca vahiy yoluyla öğrenilebilen bir gerçektir. Tanrı, yukarıdaki ayette bize bir sırrı açıkladı: sahte inanç sistemlerinin kaynak yeri Babil’dir.

Sahte inanç sistemleri nasıl Babil’le bağlantılıdır? Tanrı, Büyük Tufan’dan sonra Nuh’a ve oğullarına, “Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun.” dedi (Yaratılış 9:1, Kutsal Kitap). Fakat bundan sonraki nesiller “Şinar” bölgesinde bir ovaya yerleştiler. Bu insanlar, “Kendimize bir kent kuralım. Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.” dediler (Yaratılış 11:4, Kutsal Kitap). Tanrı onların planlarına müdahale edip dillerini karıştırdı ve onları dağıttı. (Yaratılış 11:5-9). Bu insanların günahı büyüktü. Tanrı’yı yüceltmek ve O’nun sözüne itaat etmek yerine kendilerine bir isim yapmak istediler. Kendi insanî güçleriyle ve çabalarıyla göklere erişmek istediler. Tanrı’dan bağımsız olan dinî bir sistem kurmak niyetindeydiler. Bu insanların kurduğu kente “Babil” adı verildi. Antik büyük Babil kenti de daha sonra Şinar bölgesinde inşa edildi (Daniel 1:1-2).

Şinar bölgesinde tufandan sonra denenen hareketin niyeti ve felsefesi her sahte dinsel sistemin temelinde bulunuyor. Bu felsefe, Tanrı’nın sözünden bağımsız olarak kendi öğretilerini ve ritüellerini oluşturur. Bu felsefenin etkin olduğu inanç sistemlerinin kendi “doğruları” ve “yanlışları” vardır. Meleğin Yuhanna’ya gösterdiği Babil adlı fahişenin yargısı Vahiy kitabının bu bölümünün sonraki ayetlerinde anlatılacak.

6Kadını kutsalların kanıyla, yani İsa’nın tanıklarının kanıyla sarhoş olmuş halde gördüm. Onu gördüğüm zaman çok hayret ettim. 7Melek bana, “Neden hayret ettin? Kadınla ilgili ve onu taşıyan yedi başlı, on boynuzlu canavarla ilgili olan sırrı ben sana söyleyeceğim.” dedi.

Yuhanna’nın gördüğü kadın, yedi başlı bir canavarın üzerinde oturuyordu. Buna göre, bu kadın, canavarın başlarının simgelediği her yedi imparatorlukta hareketli ve etkindi. Fakat canavarın “on boynuzlu” olması bu ayetlerde vurgulandığına göre (bkz. ayet 3,7,12,16), bu boynuzların simgelediği on kralın (ayet 12) ait olacağı imparatorluk muhtemelen bu ayetlerin esas konusudur. Canavar üzerinde oturan fahişe, “kutsalların kanıyla, yani İsa’nın tanıklarının kanıyla sarhoş olmuş [haldeydi].” İsa’ya iman eden birçok kişi, canavarın on boynuzunun ortaya çıkacağı yedi yıllık sıkıntı süresinde öldürülecektir (bkz. 5:9-11; 7:9-17). Bu yıllarda mevcut olacak olan imparatorlukta etkin, Tanrı’nın sözüne aykırı olan dinsel sistem, İsa’nın tanıklarının ölümlerinden memnun olacak. Bu sistemi simgeleyen fahişe, İsa’nın şehit olarak ölen tanıklarının kanıyla sarhoş olacak.

8“Gördüğün canavar vardı, şimdi yok ve dünyanın derinliklerinden çıkıp mahva gitmek üzeredir. Yeryüzünde yaşayan, isimleri dünya kurulduğundan beri Yaşam Kitabı’nda yazılmamış olanlar, canavarın var olmuş olduğunu, şimdi var olmadığını ve tekrar var olacağını gördükleri zaman hayret edecekler.

Vahiy 12’de gökte görülen ejderhanın (12:3), Vahiy 13’te denizden yükselen canavarın (13:1) ve Vahiy 17’de Yuhanna’ya gösterilen canavarın yedi başı vardı. Bu başlar, yedi imparatorluktur (bkz. ayet 3 ve notlar). Bu “Canavar,” Ejderha olan Şeytan’ın kullandığı dünyasal hükümdarlıklardır. İblis, tarihin farklı dönemlerinde Canavar’ın farklı başlarını kullandı. Böylece bu Canavar, tarihte farklı şekillerde görüldü. Fakat Yuhanna, kendisine verilen vahiyde bu canavarın belli bir zamandaki şeklini gördü. Yuhanna’yla konuşan melek, “Gördüğün canavar vardı, şimdi yok ve dünyanın derinliklerinden çıkıp mahva gitmek üzeredir.” Yuhanna’nın gördüğü canavar, Yuhanna’nın zamanından önce vardı. Ancak bu canavar, Yuhanna’nın kendi zamanında yoktu. Yuhanna antik Roma İmparatorluğu döneminde yaşadı. Buna göre, Yuhanna’nın gördüğü canavar, antik Roma’dan önce güçlü olan bir imparatorluktu. Bu imparatorluk, Mısır, Asur, Babil, Med-Pers, veya Yunan İmparatorluğu olabilir. Meleğin Yuhanna’ya dediğine göre, bu imparatorluk “dünyanın derinliklerinden çıkıp mahva gitmek üzeredir.” Yani, bu beş imparatorluktan biri geçici olarak tekrar dünyada var olacak. Bu imparatorluktan Vahiy 11’de bahsedildi. Canavarın bu başı, Tanrı’nın yedi yıllık sıkıntı döneminin ikinci yarısında kullanacağı iki tanığı öldürecek (11:7).

Rab İsa Mesih’e iman etmeyen insanlar Yuhanna’nın gördüğü canavarın tekrar var oluşunu gördükleri zaman hayret edecekler. Şu sözleri Vahiy 13:3’te okuduk: “Canavarın başlarından biri sanki kılıçtan geçirilerek öldürüldü. Canavarın ölümcül yarası iyileştirildi. Bütün dünya canavara hayran kaldı.” “Canavarın ölümcül yarası iyileştirildi” cümlesi, yok olmuş bir imparatorluğun tekrar dünya sahnesine çıkması anlamına gelebilir. Bu cümle ayrıca, bu imparatorluğun önderinin fiziksel bir yaradan iyileşmesini öngörüyor olabilir.

9Bilgeliğe sahip olan zihin şunu anlar: yedi baş, kadının oturduğu yedi dağdır. 10Ve yedi kraldır. Beşi düştü, biri mevcuttur, diğeri henüz gelmedi. O gelince kısa süre kalması gerekir.

Yuhanna’nın gördüğü fahişe, Tanrı’nın sözüne aykırı olan dinsel sistemleri simgeliyor. Bu kadın, canavarın her yedi başının üzerinde oturan ve bu imparatorlukları etkileyen bir güçtür. Canavarın başlarının simgelediği yedi imparatorluğun dinleri birbirinden farklıydı, ancak hepsi Tanrı’nın sözüne yönelik olarak aynı sadakatsizliği gösterdi. Yukarıdaki ayetlere göre canavarın yedi başı hem yedi imparatorluktur (“yedi dağdır”) hem de bu imparatorlukların önderleridir (“yedi kraldır”). Bu vahiy Yuhanna’ya verildiği zaman, bu kralların beşi (Mısır, Asur, Babil, Med-Pers, Yunan kralları) düşmüştü. Bu kralların altıncısı (Roma kralı) mevcuttu. Bu kralların yedincisi henüz gelmemişti. Yedinci imparatorluk ve kralı var olunca sadece kısa bir süre varlğını südürecektir.

Henüz var olmamış olan yedinci imparatorluk hakkında bilgi almak için Daniel peygamberin yazılarına bakabiliriz. Daniel, Babil Kralı Nebukadnessar’ın gördüğü bir düşün anlamını krala söyledi (bkz. Daniel 2:31-45). Kral Nebukadnessar bu düşte bir heykel gördü. Heykelin başı, göğsü, kalçası ve bacakları sırasıyla Babil, Med-Pers, Yunan ve Roma İmparatorluklarını simgeliyordu. Heykelin Roma’yı simgeleyen bacakları demirdendi. Fakat heykelin ayakları farklıydı: “…bacakları demirden, ayaklarının bir kesimi demirden, bir kesimi kildendi.” (Daniel 2:33, Kutsal Kitap).

Daniel, Kral Nebukadnessar’ın düşünün anlamını açıklarken heykelin bacaklarını ve ayaklarını birbirinden farklı olarak yorumladı:

“Dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer. Demir gibi tümünü kırıp parçalayacak. Ayaklarla parmakların bir kesiminin çömlekçi kilinden, bir kesiminin demirden olduğunu gördün; yani bölünmüş bir krallık olacak bu. Öyleyken onda demirin gücü de bulunacak, çünkü demiri kille karışık gördün. Ayak parmaklarının bir kesimi demirden, bir kesimi kilden olduğu gibi, krallığın da bir bölümü güçlü, bir bölümü zayıf olacak.” (Daniel 2:40-42, Kutsal Kitap)

Heykelin demir bacakları, Yuhanna’nın zamanında mevcut olan antik Roma’yı simgeliyordu. Antik Roma çok güçlüydü. Bu dönemi “Roma I” olarak adlandırabiliriz. Çünkü düşteki heykelin ayakları, aynı imparatorluğun farklı bir dönemlerini resmediyordu. Yani, antik Roma İmparatorluğu’nun bugün de henüz dünya sahnesine çıkmamış olan ikinci bir şekli olacak. Gelecekte olacak olan bu siyasî gücü “Roma II” olarak adlandırabiliriz. Roma II, meleğin Yuhanna’ya anlattığı yedinci imparatorluk ve yedinci kraldır. Roma II, fahişenin üzerinde oturacağı, canavarın yedinci başıdır. Bu imparatorluk antik Roma’nın olduğu kadar güçlü olmayacak. Roma II var olunca sadece kısa bir süre varlğını sürdürecektir.

11Var olmuş olan ancak şimdi var olmayan canavarın kendisi sekizincidir. Yedi baştan biridir ve mahva gidecektir.

Bu ayet bize çok bilgi veriyor. “Var olmuş olan ancak şimdi var olmayan canavar,” Yuhanna’nın gördüğü canavardır (ayet 8). Bu imparatorluk antik Roma (Roma I) değildir. Çünkü bu imparatorluk, Yuhanna’nın zamanında “var olmayan” bir canavardı. Ayrıca bu imparatorluk gelecekteki Roma II de değildir. Çünkü bu imparatorluk, antik Roma’dan önce “var olmuş olan” bir canavardı. Bu imparatorluk, gelecekteki Roma II’den sonra dünya sahnesine çıkacak. Çünkü bu imparatorluk “sekizincidir.”

Ancak Yuhanna’nın gördüğü fahişenin üzerinde oturduğu canavarın sadece yedi başı vardı. Bir “sekizinci” nasıl olabilir? Yukarıdaki ayetin de anlattığı gibi, bu imparatorluk “yedi baştan biridir.” Bu krallık, “dünyanın derinliklerinden” çıkacaktır (ayet 8). Antik Roma’dan önce var olan bir imparatorluk tekrar var olacaktır.

“Sekiz” sayısı Kutsal Kitap’ta sıkça bulunan bir sayıdır. Bu sayı, olumlu bağlamlarda bulunuyor. Örneğin 8 kişi Nuh’un gemisine bindi (Yaratılış 7:13; 1. Petrus 3:20). Tanrı, İbrahim’e, evindeki erkek çocukların (çalışanların çocukları dahil) 8 günlükken sünnet edilmelerini buyurdu (Yaratılış 17:12). İsrail’in Çardak Bayramı’nın 8. gününde kutsal bir toplantı vardı (Levililer 23:34-36). İsa, bu bayramın 8. gününde İsrail halkına, “Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin. Kutsal Yazı’da dendiği gibi, bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacaktır.” dedi (Yuhanna 7:2,37-38). Kral Davut, babası İşay’ın 8. oğluydu (1. Samuel 16:10-13). Rab İsa, çarmıhtaki ölümünden sonraki yeni haftanın birinci gününde ölümden dirildi (Matta 28:1). Buna göre, İsa’nın diriliş günü bir 8. gündü.

Hakikî sekizinci Kral, Rab İsa Mesih’tir. Daniel peygamber Babil Kralı Nebukadnessar’a, “Sen bakıyordun ki, bir taş insan eli değmeden kesilip heykelin demirden, kilden ayaklarına çarparak onları paramparça etti.” dedi (Daniel 2:34). Daniel peygamber ayrıca, bu taşın Tanrı’nın kuracağı krallığı simgelediğini söyledi: “Bu krallar döneminde Göklerin Tanrısı hiç yıkılmayacak, başka halkın eline geçmeyecek bir krallık kuracak. Bu krallık önceki krallıkları ezip yok edecek, kendisiyse sonsuza dek sürecek. İnsan eli değmeden dağdan kesilip gelen taşın demiri, tuncu, kili, gümüşü, altını parçaladığını gördün. Ulu Tanrı bundan sonra neler olacağını krala açıklamıştır. Düş gerçek, yorumu da güvenilirdir.” (Daniel 2:44-45).

Rab İsa’nın krallığı, Roma II İmparatorluğu’ndan sonra dünyada kurulacaktır. Rab İsa’nın krallığı gelince Roma II İmparatorluğu’nu paramparça edecektir. Mesih’in krallığı sonsuza dek sürecektir. Hakikî 8. Kral, Rab İsa Mesih’tir.

Şeytan, Mesih’in krallığını gasbetmeye çalışacak. Dünyanın derinliklerinden çıkacak olan canavar, Şeytan’ın yerleştirmeye çalışacağı sahte bir 8. kraldır. Şeytan’ın kullanacağı adam, sahte Mesih’tir. Şeytan’ın sahte 8. imparatorluğu yeni değil, canavarın “yedi başından biridir.” Peki, canavarın yedi başından hangisi tekrar dünya sahnesine çıkacak? Bu baş, Roma I veya Roma II değildir. Buna göre bu baş, Mısır, Asur, Babil, Med-Pers veya Yunan İmparatorluklarından biridir. Babil, Vahiy 17-18 bölümlerinin konusudur. Vahiy 14:8’de bir melek, “Büyük Babil düştü. Fuhuşunun hiddet şarabından tüm uluslara içirdi.” dedi. Ayrıca Vahiy 18:2’de bir melek, “Büyük Babil düştü!” diyecek. Daniel 7:4’te Babil bir aslan olarak görüldü. Oysaki Rab İsa Mesih, hakikî Aslan’dır (Vahiy 5:5).

Peki, canavarın tekrar ortaya çıkacak olan başı Babil ise, canavar neden 13:2’de antik Yunan İmparatorluğu’na benzetildi? Çünkü tarihte, İskender’in ölümünden sonra, Yunan İmparatorluğu dörde bölündü. Daniel peygamber, bu dört bölümden biri olan doğudaki Seleukos İmparatorluğu’nun Antiokhos Epiphanes adlı bir önderini örnek olarak kullanarak sahte Mesih’i açıkladı (bkz. Daniel 7-8). Yunanların doğudaki Seleukos İmparatorluğu, Babil kentinin bulunduğu bölgeye sahipti.

12Gördüğün on boynuz, on kraldır. Krallığa henüz sahip olmadılar fakat canavarla birlikte bir saatlik süre için krallar olarak yetki alacaklar.

Kadının üzerinde oturduğu kızıl renkli canavarın yedi başı ve on boynuzu vardı. Canavarın yedi başı yedi imparatorluğu ve bu imparatorlukların krallarını simgeliyor. Canavarın on boynuzu da krallardır. Ancak bu on kral, yedi imparatorluktan birine aittir. Antik Roma (Roma I) döneminde bu krallar “krallığa henüz sahip olmadılar.” Gelecekteki Roma II İmparatorluğu’nun “kısa süreliğine” mevcut olacağı gibi (ayet 9), bu on kral “canavarla birlikte bir saatlik süre için krallar olarak yetki alacaklar.” Canavarın on boynuzunun simgelediği on kral, muhtemelen Nebukadnessar’ın düşte gördüğü heykelin on ayak parmağıdır (Daniel 2:41-42). Buna göre, bu on kral gelecekteki Roma II İmparatorluğu’na ait olacak.

13Bunların niyeti tektir. Sahip oldukları kuvveti ve yetkiyi canavara verecekler. 14Bunlar Kuzu’ya karşı savaşacaklar ve Kuzu onları yenecektir. Çünkü O, rablerin Rabbi ve kralların Kralı’dır. O’nunla birlikte olanlar çağrılmış, seçilmiş ve sadıktır.

Yuhanna, Vahiy 13’te yedi başlı canavarın denizden yükseldiğini gördü. Canavarın on boynuzu üzerinde on taç vardı (13:1). Fakat bu taçlardan Vahiy kitabında tekrar bahsedilmiyor. Bunun olası bir nedenini yukarıdaki ayetten anlayabiliriz: bu on kral, “sahip oldukları kuvveti ve yetkiyi canavara verecekler.” Roma II’nin önderi “kısa [bir] süre” (ayet 9) bu on kralın kuvvetine ve yetkisine sahip olacak. Bu on kralın temsil ettikleri uluslar, İsa’nın ikinci gelişinde hâlâ güçlü siyasi bir birlik olacak. Bu birlik, Tanrı’nın tasarladığı krallığa karşı savaşacak. Fakat Kuzu olan İsa Mesih, bu birliği yenecektir. Mesih, “rablerin Rabbi ve kralların Kralı’dır.” İsa’nın ikinci gelişinde, Kendisiyle birlikte savaşanlar olacak. Bunlar, “çağrılmış, seçilmiş ve sadıktır.” Kullanılan sıfatlara göre, bunlar melekler değil, Tanrı’nın kurtardığı insanlardır. Bu insanlar muhtemelen Vahiy 19:7-9’da anlatılacak olan Mesih’in gelini [kilise döneminde kurtulanlar] da değildir. Çünkü bir gelinin savaşa çıkması, mecaza aykırı olur. İsa’nın ikinci gelişinde Kendisiyle birlikte olacak olan insanlar, Hezekiel 37’de açıklanan, ölümden dirilen kişiler olabilir (bkz. Hezekiel 37:10, eski çeviri).

15Melek bana şöyle dedi: “Gördüğün, fahişenin üzerinde oturduğu sular halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir.

Melek Yuhanna’ya, “Gel, birçok yerin suları üzerinde oturan büyük fahişenin yargısını sana göstereceğim.” dedi (ayet 1). Yuhanna fahişeyi gördüğü zaman, bu kadın “kızıl renkli bir canavarın üzerinde” oturuyordu (ayet 3). Bu canavar, suların simgelediği halklara, toplumlara, uluslara ve dillere hakim olan bir imparatorluktur. Yuhanna’nın gördüğü fahişe, canavar aracılığıyla uluslar üzerinde etkili bir güce sahip olacak.

Yeremya peygamber, Babil’in Medler’e yenilişini öngördüğü zaman, “Ey sen, çok sular üzerinde oturan, bol hazineleri olan, sonun geldi, kötü kazancının ölçeği doldu.” dedi (Yeremya 51:13, eski çeviri). Yeremya Babil’i “çok sular üzerinde oturan” tabiriyle tarif etti. Yuhanna’yla konuşan melek vahiydeki fahişeyi aynı tabirle tarif etti. Yuhanna’nın gördüğü fahişenin simgelediği sahte dinsel sistem, Şinar bölgesindeki Babil Kulesi’nde köklendi.

16Gördüğün on boynuz ve canavar ise fahişeden nefret edip onu viraneye çevirecekler. Fahişeyi çıplak bırakıp etini yiyecekler ve onu ateşle yakıp yok edecekler. 17Çünkü Tanrı yüreklerine, O’nun niyetine göre hareket ederek tek niyete sahip olup O’nun sözleri tamamlanana dek krallıklarını canavara verme isteğini koydu.

Canavarın on boynuzunun simgelediği on kral, canavarla beraber “Babil” adlı fahişeden nefret edecek. Fahişenin simgelediği sahte dinsel sistemi yakıp yok edecekler. “Fahişeyi çıplak bırakıp etini yiyecekler” sözleri, muhtemelen bu zengin dinsel sisteminin malına el konulması anlamına geliyor. Bu krallar ve ait oldukları imparatorluk, bu dinsel sistemin kendilerini bir araç olarak kullanmasına bir daha izin vermeyecekler. Fahişenin yok edilmesi, Tanrı’nın isteğidir. Bu krallar ve canavar farkında olmadan Tanrı’nın isteğini yapmış olacaklar. Çünkü Tanrı, bu kralların ve bu canavarın yüreklerine, O’nun niyetine göre hareket etme isteğini koyacak. Daha sonra Tanrı bu kötü kralları ve imparatorluğu da yargılayacak.

18Gördüğün kadın, yeryüzündeki kralların üzerine krallık süren büyük kenttir.”

Canavarın on boynuzunun simgelediği on kral, Nebukadnessar’ın düşte gördüğü heykelin on ayak parmaklarıdır (Daniel 2:41-42). Buna göre, bu krallar, Roma II döneminde iktidara gelecekler (bkz. ayet 12). Bu on kral ve Roma II’nin önderi fahişeyi yakıp yok edecek. Bu kadın, “yeryüzündeki kralların üzerine krallık süren büyük kenttir.” Yuhanna bu vahyi aldığı zaman, bu kent Roma’ydı. Roma II döneminde iktidara gelecek olan on kral ve Roma II’nin önderi, Roma merkezli olacak olan sahte din sistemini yakıp yok edecekler.

Roma II, Yuhanna’nın gördüğü canavarın yedinci başıdır. Eski imparatorluklardan biri, Roma II’den sonra tekrar dünya sahnesine çıkacaktır. Bu sahte sekizinci imparatorluk muhtemelen antik Babil’in yeniden oluşması olacak (bkz. ayet 11, notlar). Peki, gelecekteki yedi yıllık sıkıntı süresinde ortaya çıkacak olan Babil II nasıl güç kazanacak? Daniel peygamber, “Ben gözümü dikmiş boynuzlara bakarken, onların arasından daha küçük başka bir boynuz çıktı. İlk boynuzlardan üçü onun önünde söküldü. Bu boynuzun insan gözü gibi gözleri, böbürlenen bir ağzı vardı.” dedi (Daniel 7:8, Kutsal Kitap).

Roma II döneminde iktidara gelen on kralın üçü, aralarından çıkacak olan “başka bir boynuz” tarafından yenilecektir. Bu kişi güvenilir bir insana benzeyecek (“insan gözü gibi gözleri…vardı”) ve bu şekilde dünyayı aldatacak. Fakat bu kişinin “böbürlenen bir ağzı” olacak. Bu kişi sahte Mesih’tir. Daniel peygamber bu kişiyi antik Seleukos İmparatorluğu’nun “Antiokhos Epiphanes” adlı bir krala benzetti (bkz. Vahiy 22:11; Daniel 7-8). Buna göre, bu kişi muhtemelen Seleukos İmparatorluğu’nun sahip olduğu Mezopotamya kökenli bir kişi olacak. Vahiy 18, bu kişinin Babil’de bulunacak olan ticarî merkezinin yargısını anlatacak.

SONRAKİ BÖLÜM

ÖNCEKİ BÖLÜM

ANASAYFA